16 Nisan 2015 Perşembe

Haber Hakkı İçin Deklarasyon: "Biz Haklarımızı Biliyoruz, Siz de Sınırlarınızı Bilin!"

16 Nisan 2015 Perşembe


Biz Haklarımızı Hukuktan ve Sokaktan Alırız!

Halkların ortak mücadelesinin yükseldiği, halkın haksızlıklara, yolsuzluklara, hırsızlıklara, cinayetlere olan tepkisinin sokaklara taştığı bir dönem içinden geçiyoruz.

Özellikle Haziran İsyanı'nın ortaya çıkardığı enerji ile insanlar tepkilerini ifade etmek için sokaklarda bir araya geliyorlar.

Buna karşın, haksızlıkların başrol oyuncusu olan iktidar, yükselen seslere tahammül edememekte ve kullandığı türlü yollarla bu güçlenen muhalefeti engellemeye çalışmaktadır.

Tam da Cumhurbaşkanı'nın "Er ya da geç çıkacak." sözleriyle buyurduğu; Başbakan'ın "İzinsiz sokağa çıkana müsamaha edilmeyecek" sözleriyle özetlediği; İçişleri Bakanı'nın "Anayasayı tanımıyoruz." sözleriyle dayanaklarını sunduğu İç Güvenlik Yasası'nın TBMM tatile girmeden önce bir çırpıda meclisten geçirilmesinin ardında iktidarın kendini koruma, sokakta ortaya çıkacak muhalefet karşısında korkusunu yatıştırma ve halkın sesini kısma çabası yatmaktadır. Geçtiğimiz hafta, yine Cumhurbaşkanı tarafından “Geleneksel Muhtarlar Toplantısı”nda gerçekleştirdiği ve “Bizden olmayan herkes teröristtir” şeklinde özetlenebilecek açıklaması ise, iktidarın bu yönde hak ve hukuk tanımazlığının artarak devam edeceğinin son açık delili olmuştur.

Son zamanlarda her türlü protesto eylemine, etkinlik ve anmalara yönelik saldırılar, engellemeler, sokağın sesini engellemeye yönelik müdahalelerin artmaya başlaması dikkat çekerken, tüm bu toplumsal olayları haberleştirmeye, yaymaya, kolluk güçlerinin halka yönelik saldırı ve şiddetini belgelemeye çalışan özgür sokak habercilerinin faaliyetlerine yönelik engelleme çabalarında da bir artış gözlenmektedir.

Artık iktidar ve uzantıları kendilerinin izlenmesinden ziyadesiyle rahatsız olmakta, vatandaşın sokakta fotoğraf-video çekmesine tahammül edememekte, kayıtlara haksız-hukuksuz bir şekilde el koymakta, sokak muhabirlerini göz altına almaya çalışmaktadır.

Bunun en son örneği de, başta 1 Mayıs alanı olan Taksim olmak üzere tüm sokakların emekçilere ve habercilere "dar" edileceğine yönelik açıklamaların dillendirilmeye başlanmasıdır.

Tam da bu sırada İstanbul Valiliği, TGC ile ortak bir çalışmaya imza atarak, 1 Mayıs'ta sadece "sarı basın kartı" ve TGC tarafından medya kurum temsilcilerine verilecek "tek seferlik geçici basın kartı" sahiplerinin habercilik yapabileceği, geriye kalan haberciler ile yurttaş muhabirlerinin ise eylemci kabul edilerek engelleneceği açıklamasında bulundu.

"Gazetecilerin işlerini daha rahat yapabilmeleri için" verildiği öne sürülen bu kart uygulaması, sadece devletin denetimi altındaki "habercileri" yetkilendirirken, yalnızca muhalif ve özgür muhabirlerin değil, tüm vatandaşların gerçek ve doğru haber alma özgürlüklerine bir saldırı oluşturmakta ve özgür sokak habercilerini kolluk kuvvetlerinin açık hedefi haline getirmektedir.

Bu açıklamalar karşısında diyoruz ki: 

Bizler kurumsal ya da bireysel, haber yapma hakkını kullanırken, meşruiyetini halkın gerçekleri bilme hakkından alan özgür habercileriz.

Bizler, kendilerini alternatif medya, muhalif medya, yurttaş haberci, video-eylemci, fotoğraf sanatçısı, belgeselci, devrimci basın gibi farklı sıfatlarla adlandıran sokaktan insanlar olarak, Anayasa'dan, uluslararası sözleşmelerden ve yasalardan doğan haklarımızı gayet iyi biliyoruz ve gerçeklerin halka koşulsuz ulaşması gerekliliğinden gelen haklılığımızla sokaklarda olmaya devam edeceğiz.

Halk ne zaman sokaktaysa o zaman sokakta olacağımızı, ne zaman bir haksızlığa karşı ses duysak, duyurmak için çabalayacağımızı, halkın taleplerini haberlerimize, fotoğraflarımıza, videolarımıza taşıyacağımızı, polis şiddetinin her türlüsünü kareleyeceğimizi, belgeleyeceğimizi ve hesap sorulacağı zaman seferber olacağımızı şimdiden beyan ediyoruz.

Şahidi olduğumuz bu süreçte ülkede ‘karanlık bir tarih’ yazılırken, hukuktan ve sokaktan aldığımız haklılığımızla bu ‘tarihi belgelemeye’ devam edeceğimizi, bugüne kadar olduğu gibi, 1 Mayıs ve sonrasında da kimi zaman fotoğraf makinelerimizle, kimi zaman cep telefonlarımızla, hiç olmazsa doğrudan tanıklıklarımızla sorumluluklarımızı yerine getireceğimizi ilan ediyoruz...

Ve kendi hukukunu bile hiçe sayar hale düşen iktidarı 1 Mayıs arifesinde bir kez daha uyarıyoruz:


Biz haklarımızı biliyoruz, siz de sınırlarınızı bilin! 


Ankara Direniş Postası
Ankara Direniyor
Ankara Eylem Vakti
Artıkİşler Video Kolektifi
Balık Bilir
Çapul TV
Çekim Yapan Kadınlar
direnisteyiz.net
Gezite
İnadına Haber
Kartal Timsah
Parklar Bizim Ankara
Revolution News (Ankara)
sendika.org
Seyr-i Sokak 


Ahmet Tirej Kaya
Alisa Karsu (Seyri Sokak)
Atlas Arslan (BirGün Medya)
Ayşegül Gümüşkaya
Banu Kepenek
Barış Yıldırım 
Dilan Çiçek (A.Ü. İLEF)
Dilan Esra Baycan (A.Ü. İLEF)
Emel Vural (Seyri Sokak)
Emine Kart
Erdem Aytemir (A.Ü. İLEF)
Esen Delen (Seyri Sokak)
Fatma Edemen (A.Ü. İLEF)
Fulya Berrak (A.Ü. İLEF)
Gamze Yıkılmaz (Seyri Sokak)
Gökçen Taner
Gökhan Mezarcı
Gözde Çağrı Özköse (Seyri Sokak)
Hasan Koç (A.Ü. İLEF)
İbrahim Adıgüzel
Kardelen Eda Demirkıran (A.Ü. İLEF)
Mahmut Aslan 
Mehmet Şafak Sarı (A.Ü. İLEF)
Melis Ciddioğlu 
(A.Ü. İLEF)
Meltem Geçimli (A.Ü. İLEF)
Merve Çolak
Murat İlter (A.Ü. İLEF)
Nelly Sokolova (A.Ü. İLEF)
Oktay İnce (Seyri Sokak)
Onur Metin 
Orhun Bora Çetin
Rıza Yalçın Koçak (ÇHD)
Sibel Tekin (Seyri Sokak)
Sinan Songürcü (A.Ü. İLEF)
Ulaş Akyol
Yonca Alemdar
Vural Erişmiş (A.Ü. İLEF)
Zeynep Şirin
Züleyha Kandöken (A.Ü. İLEF)
--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÇGD : "Can Dündar’a Yapılan Tehdit Tüm Gazetecileredir. Reddediyoruz."


01 Haziran 2015 Pazartesi

Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı, Can Dündar'a yapılan saldırıyı ve bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yöneltilen tehditleri kınadı.

Ahmet Abakay bugün yaptğı açıklamasında "Ne yapacak? Vurdurtacak mı? Cezaevine mi attıracak? Mahkum mu ettirecek?" diyerek eleştirdiği yürütmenin başı Erdoğan'ı sorumsuzca davranmak ve suça azmettirmekle suçlarken bu tehditlerin sadece Dündar'a değil tüm özgür basına geldiğinin altını çizdi.

Ayrıca Can Dündar tarafından yapılan haberin doğruluğunu bizzat Erdoğan'ın da onayladığını hatırlatan Abakay, Dündar'ın yapmış olduğu haberin altına özgür basının bir üyesi ve bağımsız bir gazeteci olarak kendisinin de imza atmaktan çekinmeyeceğini vurguladı.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay’ın açıklaması:

"Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan, yakalanan Mit tır’larında silah bulunduğunu belgeleyen haberi yayınladığı için Cumhuriyet gazetesini ve haberi yapan Genel yayın Yönetmeni Can Dündar’ı TV ekranlarında açıkça tehdit etmiştir. “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecektir, öyle bırakmam onu” demiştir.

Bu haberi yapan kişiyi cezalandıracağını söylüyor.

Ne yapacak?

Vurduracak mı? cezaevine mi attıracak? Mahkum mu ettirecek?

Bu açıklama davayı yürütecek mahkemeye, yargıçlara talimat mıdır? Onlara da tehdit midir? Son olarak Hrant Dink cinayetinde görüldüğü gibi, Türkiye çok sayıda gazetecinin, yazarın öldürüldüğü, bunların hiçbirinin gerçek katillerinin bulunmadığı, suçluların parmak izlerinin davlet içinde kaybeldildiği biliniyor.

Cumhurbaşkanı derhal bu sözünü geri almalıdır. Bunu reddediyoruz. Linç kültürünün egemen olduğu ülkemizde bu sözlerin, bu talimatın gereğini yerine getirmeye hazır çok sayıda meczubun, yandaşın olduğu biliniyor. Bu sözlerin ağır sonuçlar doğuracak , suça azmettirme eylemi olduğunu hatırlatmak isteriz.

Bu tehdit, Can Dündar arkadaşımızla birlikte tüm özgür basınadır. Bağımsız gazetecileredir. Can’ın haberinin altına ben de imzamı koyuyorum. Çünkü haber doğrudur.Doğruluğuna zaten RTE de itiraz etmiyor."

- VU/İnadına Haber / 01 Haziran 2015 Pazartesi -

Metal Grevi'nde Daralan Hükümet'ten Basına Ve İşçilere Gözaltı


Metal Grevi'nde Daralan Hükümet'ten Basına Ve İşçilere Gözaltı


Dün gerçekleştirilen operasyonda aralarında Kızıl Bayrak yazı işleri müdürü ve Metal İşçileri Birliği'ne bağlı işçilerin bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı.

Haftalardır büyüyerek devam eden metal işçilerinin grevi hükümeti çaresiz bıraktı. Bursa'da başlayan, ardından yayılarak en son dün de Ankara'ya ulaşan ve sayıları onbini aşkın metal işçisinin iş bıraktığı eylemler sürerken hükümet, Türk Metal Sendikası çalışanları ve işçilerin arasına sızdırılan emniyet istihbarat personelinin provokasyon ve grev kırma faaliyetleri sonuçsuz kalınca son hamle olarak gözaltılara başladı.

Mayıs ayı başında metal işçileriyle röportaj yapmak ve mücadelelerini kamuoyuna duyurmak amacıyla Bursa'ya giden ancak 5 Mayıs günü Türk Metal Sendikası çalışanlarının saldırısına uğrayan Kızıl Bayrak yazı işleri müdürü Tayfun Altıntaş dün gözaltına alındı.

Bursa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen operasyonunda Altıntaş'ın yanısıra Metal İşçileri Birliği üyelerinin de arasında olduğu 10 kişi gözaltına alındı.

“Provokatörlük yapmak için şehir dışından gelerek sosyal paylaşım siteleri üzerinden işçileri kışkırtmak” suçlamasıyla gözaltına alınanlardan birinin gazeteci, diğerlerinin ise işçi oldukları dikkat çekerken yapılan bu son hamle, operasyonun amacının bir 'kamu güvenliği hizmeti'nden çok 'işveren güvenliği ve halkın haber alma hakkının engellenmesi operasyonu' olarak yorumlandı.

Anadolu Ajansı Yine Hazır Metin Yayınladı

Gözaltı operasyonu AA tarafından tüm basın kuruluşlarına "Bursa TEM Şube tarafından yürütülen araştırma sonucunda işçilerin iş bırakma eyleminin 'şehrin dışından gelen kişiler tarafında yönlendirildiğinin belirlendiği', gözaltında alınan biri kadın 10 kişinin “oluşan toplumsal kaos ortamından istifadeyle örgütsel tabanlarını genişletme amacı taşıdıkları” şeklinde duyuruldu.
AA aracılığıyla servis edilen haberin devamında ise "gözaltına alınanların sosyal paylaşım ağı üzerinde kurdukları Metal İşçileri Birliği (MİB) ile Kızılbayrak üzerinden yaptıkları yayınlar ve oluşturdukları Fabrikalar Arası Kurul (FAK) toplantılarında alınan kararlarla gerçekleştirdikleri, 'Silahlı Türkiye Kominist Partisi Terör Örgütü'ne üye olmak' iddiasıyla mahkemeye sevk edilecekleri" iddiaları yer aldı.

"Amaç, Direnişi Ezmek, Onbinlerin İradesini Hiçe Saymak..."


Operasyonun ardından Kızıl Bayrak gazetesinin yaptığı açıklamada ise operasyonun asıl amacının, metal işçisinin öncüleriyle olan bağını koparmak, onun mücadelesinin açığa çıkardığı devrimci gerçeklerin işçi ve emekçilere ulaşmasını engellemek ve nihayetinde metal işçisinin direnişini boğmak olduğu belirtildi. Yapılan açıklamada 20 bine yakın metal işçisinin şalterleri indirip üretimi durdurduğu bir evrede yaşanan polis operasyonunun hedefinin belli olduğunun altı çizildi ve bu gözaltıların, MESS ile onun sadık hizmetkarı Türk Metal çetesinin on yıllardır baskı ve zorbalıkla ayakta tuttuğu kölelik düzenine karşı ayağa kalkan metal işçisinin bu büyük direnişini ezebilmek için, sermaye devleti ve polisi tarafından yine sermayenin talimatıyla, metal işçisinin sesini kesmek ve soluğunu tıkamak amacıyla yapıldığı vurgulandı.

- VU/İnadına Haber / 21 Mayıs 2015 -

Kızıl Bayrak tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle:

"Metal işçisinin sesini-soluğunu kesemezsiniz!

 Haftalardır gazetemizi ve 20 yılı aşkın süredir büyük bir kararlılıkla sürdürdüğümüz mücadele geleneğini hedef alan tehdit ve karalamaların ardından bu sabah aralarında yazı işleri müdürümüz Tayfun Altıntaş’ın da bulunduğu 10 kişinin gözaltına alındığı polis operasyonu, defalarca kez benzer saldırıların hedefi olan gazetemizi şaşırtmadı.

MESS ve onun sadık hizmetkarı Türk Metal çetesinin on yıllardır baskı ve zorbalıkla ayakta tuttuğu kölelik düzenine karşı ayağa kalkan metal işçisinin büyük direnişini ezmenin metal işçisinin sesini kesmek, soluğunu tıkamak olduğunu bilen sermaye devleti ve onun polisi, efendisi sermayenin talimatını yerine getirerek devrimci işçiler ve gazetemizin yazı işleri müdürü Tayfun Altıntaş’ı metal direnişinin kalbi olan Bursa’da düzenlediği ev baskınlarıyla gözaltına aldı. Bir süredir metal direnişindeki gelişmeleri takip etmek üzere Bursa’da bulunan yazı işleri müdürümüz Tayfun Altıntaş, yüzlerce metal işçisinin toplu istifa için buluştuğu 5 Mayıs’ta Türk Metal çetesinin adamlarının saldırısına uğrayarak yaralanmıştı.

20 bine yakın metal işçisinin şalterleri indirip üretimi durdurduğu bir evrede yaşanan polis operasyonunun amacı bellidir. Amaç; metal işçisinin öncüleriyle olan bağını koparmak, onun mücadelesinin açığa çıkardığı devrimci gerçeklerin işçi ve emekçilere ulaşmasını engellemek ve nihayetinde metal işçisinin direnişini boğmaktır.

Bu sabah saatlerinde Bursa’da gerçekleşen polis operasyonunda gazetemizin yazı işleri müdürü Tayfun Altıntaş gözaltına alınması, MESS ve Türk Metal çetesinin haftalardır sürdürdüğü kara propaganda ve hedef göstermelerin ardından tesadüf değildir.

Yazı işleri müdürümüzün de aralarında bulunduğu 9 kişinin gözaltına alındığı polis operasyonuna gerekçe olarak sunulan “Şüphelilerin eylemlerini, sosyal paylaşım ağı üzerinde kurdukları Metal İşçileri Birliği (MİB) isimli grup ile Kızılbayrak adlı dergi üzerinden yaptıkları yayınlar ve oluşturdukları Fabrikalar Arası Kurul (FAK) toplantılarında alınan kararlarla gerçekleştirdikleri” ifadeleri operasyonun arkasında yatan gerçeklerin yalın bir özetidir.

Bir kez daha altını kalın harflerle çizerek söylüyoruz. Bu mücadelenin sesi-soluğu olan metal işçisinin Kızıl Bayrak’ını teslim alıp susturabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Hukuksuz, keyfi ve zorbaca girişimlerinize ve saldırılarınıza son verin, gazetemizin yazı işleri müdürü Tayfun Altıntaş’ı derhal serbest bırakın!

Tayfun Altıntaş derhal serbest bırakılsın! Devrimci basın susturulamaz!"